Başbakan Yıldırım'dan Barzani'ye: Niye Türkiye'nin sözünü dinlemedin?

25 Ekim 2017 - 10:55

Başbakan Yıldırım, ''Barzani 'Referandum öncesi şartlara dönüyoruz' diye açıklama yaptı. Peki buraya gelecektin niye bu yanlışta ısrar ettin, niye yıllardır sizi himaye eden, hayat alanı oluşturan Türkiye'nin sözünü dinlemedin?'' ifadesini kullandı.

Başbakan Binali Yıldırım, İzmir'de, Ege Ekonomik Forum'da konuştu.

Başbakan Yıldırım, yaptığı konuşmada, 2 gün boyunca Ege'nin ekonomisi, geleceği, vizyonunun konuşulacağını, tarım, sanayi, ticaret ve üretim konularının ele alınacağını belirtti.

Küresel ekonomide iyileşme görüldüğünü, Avrupa ekonomisinde de bir toparlanmanın söz konusu olduğunu dile getiren Yıldırım, "Ancak yine de dikkat etmemiz gereken hususlar olduğunu işaret etmek isterim. İçinden geçtiğimiz bu dönemde küresel kriz sonrası ortaya çıkan ekonomik kırılganlık ve bölgesel gerilimler henüz bitmiş değil" dedi.

ABD'de yeni yönetimle birlikte korumacılık söylemlerinin ortaya çıktığına dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"Korumacılık yönündeki söylemler yeni bir küresel tehdidin habercisi gibi ancak ekonomi tarihi bize korumacılık politikalarının hiçbir zaman küresel ekonomiye, küresel barışa katkı sağlamadığını göstermiştir. Avrupa hiçbir zaman parasal genişleme sürecini bu kadar açmadı. Parasal genişleme Avrupa'da tüm hızıyla devam ediyor. Bu gelişme tabii ki Türkiye bakımından olumlu. İhracatımızdaki artışın arka planında bir anlamda Avrupa'daki parasal genişlemenin ciddi katkısı var. Bizim ihracatımızın neredeyse yarısı Avrupa ülkeleriyle yapılıyor. Ancak kıtadaki en büyük risk ve tehdit doğrusu gittikçe artan borç seviyesidir. Borç seviyesi aslında gelişmiş bütün ülkelerin gelişmekte olan ülkelere göre daha büyük bir riskidir, yumuşak karnıdır. Bugünkü küresel şartlar altında belki bunun sonuçları tam anlamıyla hissedilmese bile değişecek konjonktürlerde burada ortaya ciddi bir kriz alanı çıkabilir."

Bütün gelişmiş ülkelerin gayri safi hasılalarının en az 2,5-3 katı kadar borç seviyeleri olduğunu, rezerv para kullanmak suretiyle işlerini yürüttüklerini söyleyen Yıldırım, "Dünya değişiyor, bölgedeki dengeler değişiyor, zenginlik merkezleri değişiyor. Zenginlik merkezleri artık eskisi gibi Batı'da değil Doğu'ya doğru hicret ediyor. Yakın gelecekte, orta ve uzun vadede dünya ekonomisinde ve jeopolitik dengelerde de önemli bir değişimi hep beraber göreceğiz" ifadelerini kullandı. 

Başbakan Yıldırım, son dönemde ayrılma istekleri, referandum gibi gelişmelerin de bölgesel ekonomiyi önemli ölçüde etkilediğini vurgulayarak, "Çin ekonomisi ise ayrı bir fasıl. Orada büyüme odaklı gelişme tüm hızla gidiyor. Metal sanayisindeki kapasite farklılığı dünyanın geri kalanında korumacılık yanlılarının ekmeğine yağ sürüyor" dedi.

"YANLIŞ HESAP BAĞDAT'A GİTMEDEN DÖNMÜŞ OLDU"

Ortadoğu'daki durumun şu an için ümit verici olmadığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kuzey Irak'ta verilen yanlış karar... Bugün az önce bu kararı veren Kuzey Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Barzani 'Referandum öncesi şartlara dönüyoruz' diye açıklama yaptı. E peki buraya gelecektin niye bu yanlışta ısrar ettin, niye yıllardır sizi himaye eden, hayat alanı oluşturan Türkiye'nin sözünü dinlemedin? Her neyse 'Yanlış hesap Bağdat'tan döner' derler ve nihayet yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönmüş oldu."

Yıldırım, Suriye ve Irak'ta yıllardır devam eden siyasi otorite boşluğunun, terör örgütülerinin varlığının bölge için orta ve uzun vadede öngörü yapılmasına engel olduğuna işaret etti.

"BİZE BİR ADIM GELENE 2 ADIM YAKLAŞIRIZ"

Türkiye'nin bölgenin teminatı olduğunu vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Türkiye Avrupa'nın da güvenliğinin giriş kapısı. Düşünün 10 milyondan fazla nüfus haraketi olan bölge var. Bu nüfus hareketinin Avrupa'ya akın etmesi demek Avrupa'daki tüm dengeyi altüst etmesi demek. Türkiye geçtiğimiz 6 yıl içinde 3,5 milyondan fazla evinden, barkından, yurdundan edilmiş insanlara kucak açıyor onlara ev sahipliği yapıyor. Bununla da yetinmiyor Avrupa'ya gidecek göç istilasınının da önüne geçiyor. Bugün Ege Denizi'ndeki 2-3 yıl öncesine göre Avrupa'ya geçişler büyük oranda kontrol altına alınmıştır. Bütün bunları yaparken biz arzu ederiz ki Avrupalı dostlarımız Türkiye'nin katlandığı bu yüklerin, bu fedakarlığın daha iyi farkında olsun, takdir etsin. Ancak burada şunu söylemek isterim ki özellikle Avrupa'da son yıllarda yükselen milliyetçi akımlar ve İslam düşmanlığı Avrupa'da gelecek vizyon öngörüsünü tamamemen ortadan kaldırmıştır. Avrupa şu günlerde aşırılıklarla baş etmenin yollarını aramaktadır. Türkiye olarak söylediğimiz bir şey var, bize bir adım gelene 2 adım yaklaşırız. Bu yaklaşımımız devam ediyor."

Coğrafyanın kader olduğunu belirten Yıldırım, bölgedeki sorunları değil fırsatları ön plana çıkarmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.

Yıldırım, önümüzdeki 1-2 ay içinde Selanik'te Türkiye ile Yunanistan'ın başbakanları ve bakanlarının bir araya geleceğini, iki ülke arasında gelişen ilişkilerin değerlendirileceğini söyledi.

Yunanistan ile Ege Denizi'nde Avrupa'ya göçmen geçişinin engellenmesi konusunda gayet uyumlu bir çalışma içinde olduklarını vurgulayan Yıldırım, "Rakamlardan binlerden 20'lere, 30'lara geriledi, hemen hemen 'bitti' diyebiliriz. Buna benzer iş birliğinin turizm alanında da genişlediğini görüyoruz. Bugün Ege Bölgesi başta olmak üzere birçok vatandaşımız hafta sonlarını Yunan adalarında geçirmek için gidiyorlar ve bu da bölgesinin ekonomisinde bir hareketlenmeyi beraberinde getiriyor" dedi.

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ

Başbakan Yıldırım, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin 50 yıllık hedefi ve beklentisi olduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O bakımdan Türkiye bugüne kadar birliğe tam üyelik konusunda kararlılığını sürdürmüştür ancak son 1-2 yılda yaşanan gerginlikler sonrası ilişkilerimizin arzu etmediğimiz bir düzeyde olduğunu biliyoruz. Bunun geçici bir durum olduğunu kabul ediyoruz. Bizim Avrupa'dan beklediğimiz şudur, özellikle Leipzig'den sonra gelecek vizyonunu gözden geçirmesi lazım. Türkiye'nin de içinde olduğu genişleyen bir Avrupa mı düşünüyor yoksa kendi sınırlarını yüksek duvarlarla kapatmış bir Avrupa kulübüne mi dönüşmek istiyor? Bu kararı Avrupa verecek. Biz buradayız. Avrupa Gümrük Birliği'nin yenilenmesi, Avrupa ile kesilen müzakerelerin tekrar başlaması konusunda karar bizim değil, Avrupa Birliği'nindir. Komşumuz Yunanistan başından beri Türkiye'nin içinde olacağı bir Avrupa Birliği istemektedir, bu konuda yaklaşımının müspet olduğunu biliyoruz, bunun için de teşekkür ediyoruz."

Dünyanın krizler yaşadığı dönemde 2016'nın Aralık ayında Türkiye'nin 2017'de önünü açacak kararlar aldıklarını kaydeden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Amerikan seçimlerinin arkasından gelişen piyasalardaki döviz dalgalanmasının başladığı günlere yansıyor. Bu esnada aldığımız kararlarla Türkiye'de kredi genişlemesini öngören bir uygulama başlattık. Bugüne kadar Türkiye KOBİ'ler, iş alemimiz yaklaşık 230 milyar liralık bir kredi kullanım hacmine ulaştık. Burada önemli olan bu kadar kredinin kullanılması ama kullananların sayısına baktığımızda yarım milyonu buluyor. Yaygınlık, her ölçekte, küçük ölçekten, orta, büyük ölçeğe kadar bütün sektörlere ciddi anlamda kaynak temini sağlandı. Bu kadar para genişlemesine rağmen bakıyoruz büyüme artmaya başladı. 15 Temmuz darbe girişiminde Türkiye o çeyrekte yüzde 4 küçüldü. Yüzde 4 küçülmeden yüzde 5,1 büyümeye geçen bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bu kadar kısa sürede keskin değişim Türkiye'nin hiçbir ülkesinde mümkün değil. Bunlar zamanında alınan cesur kararların bir sonucudur. Gelişme, refah hep siyasi istikrarın olduğu ülkelerde oluyor. Güven ve istikrar varsa orada gelişime var, kalkınma var, büyüme var."

Başbakan Yıldırım, 2000'li yıllarda dünyada ekonomik kriz yaşandığını, Türkiye'nin de bu dönemde birçok sorun yaşadığını belirterek, "Türkiye 2003-2016 yılları arasında ortalama yüzde 5,6 büyümüş. İşte güven ve istikrarın en somut sonucu budur. Eğer güçlü bir siyasi irade varsa, güven varsa her halükarda ülke büyümeye devam ediyor" ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE'NİN 2018'İ, 2017'DEN DAHA İYİ OLACAK"

Ekonomik kararları almanın kolay olmadığına dikkati çeken Yıldırım, "Türkiye'nin 2018'i 2017'den daha iyi olacak. Bunu kesinlikle bir yere not edin. Hem enflasyon tek haneli olmaya devam edecek, büyüme hedefimiz en az yüzde 5,5. Bakın bu yılın 3. çeyrek büyümesi çift haneli olursa şaşırmayın. Yıl sonu büyüme yüzde 7 olursa yine şaşırmayın" diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişiminde Türk milletinin demokrasi yemini yaptığını daha sonra 16 Nisan'da yapılan referandumla halkın istikrardan yana tavır aldığını söyledi. Getirilen yeni hükümet sisteminde sürekli iktidar, sürekli istikrarın geçerli olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Demokrasi ve istikrar konusundaki bu mutabakat iş dünyası için en büyük gelecek güvencesidir. Bu nedenle Türkiye önümüzdeki yıllarda büyümede hız kesmeden devam edecek" şeklinde konuştu.

Başbakan Yıldırım, Ege'nin tarih boyunca bereketli coğrafyası sayesinde her zaman ve her dönem ekonomisinin canlı olduğunu belirterek, ilk ihracatın yapıldığı bölgenin Cumhuriyet'ten önce de ekonominin belkemiği niteliğinde olduğunu ifade etti.

Yıldırım, "Ege son 15 yılda tekrar tarihi misyonuna yakışır şekilde yatırımla büyüme stratejisine uygun olarak önemli mesafe aldı. 2002'de 4 milyar dolar olan bölge ihracatı bugün 14,5 milyar dolara yükselerek, genelin üzerinde bir trend yakaladı" diye konuştu.

Bölgedeki 10 ilin üretim gücündeki artışla bir başarı hikayesi yazdığını, 21. yüzyılda daha büyük değişim ve dönüşümü başaracağına da inandıklarını vurgulayan Yıldırım, bölgenin yeni teknolojiler, sanayi 4.0, yapay zeka, bilgi iletişim alanındaki yenilikler, rüzgar ve güneş enerjisi, alternatif enerji kaynakları gibi alanlarda ciddi potansiyeller barındırdığını anlattı.

Başbakan Yıldırım, "Gelecekte biyoteknoloji, sağlık ve organik tarım, bugüne göre daha çok konuşulan, aranan sektörler haline gelecek. Ege Bölgesi tüm bu alanlarda Türkiye'nin merkezi olmaya adaydır. İklimiyle, potansiyeliyle ve yetişmiş dinamik insan kaynağıyla bunu rahatlıkla başarabilir. Unutmayalım Ege hala tarımda bir numaradır, üretimde belli ürünlerde lider konumdadır. Dünyayı dönüştürecek yeni teknolojiler de ülkemizin en önde giden bölgesi olmaya devam edecektir. Ege Bölgesi ve şehirleri, tarih boyunca bir lojistik merkez oldu. Konumu itibarıyla 21. yüzyılda da görkemine yakışır bir şekilde yine bir lojistik merkez olmaya adaydır. Avrupa'nın en büyük limanlarından biri olacak Çandarlı Limanı ve limana bağlanan otoyol şu an yapılıyor. Gelirken uçaktan baktım, bütün yol izi Çandarlı'ya kadar çıkmış. Menemen girişine kadar yapılmıştı. Ondan sonra 70 kilometrelik bölüm de yapılmaya başlandı. Bu Ege'nin geleceğine hazırlıktır" değerlendirmesinde bulundu.

"EKONOMİ BİRLEŞTİRİR"

İstanbul İzmir Otoyolu Belkahve-Manisa bölümünün büyük oranda tamamlandığını, İzmir-Manisa arasındaki Sabuncubeli Tüneli'nde artık ince işlerinin yapıldığını, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesi'nde Uşak Eşme'ye kadar ihalesinin neticelendirildiğini aktaran Yıldırım, bu projelerle Türkiye'nin 3 büyük şehrinin birbiriyle hızlı tren ağı ve otoyollarla bağlanacağını bildirdi.

Bölgede birlikte kalkınmaya istekli olduklarını ifade eden Yıldırım, şunları söyledi:

"Komşu Yunanistan ile ekonomik ticari ve turizm ilişkilerini geliştirmeye devam ediyoruz. Ekonomi birleştirir. Evet ekonomi birleştirdiğine göre daha çok ekonomiyi konuşacağız daha çok olumlu gündeme yoğunlaşacağız, ihtilafları daha az konuşacağız, onlar da zamanı geldikçe mutlaka çözülecektir. Aynı coğrafyadayız, aynı kaderi paylaşıyoruz, gelecek kuşakların daha iyi şartlarda yaşaması için bizim sorumluluğumuz var. Bunu yerine getirmemiz lazım.

21. yüzyıldaki ekonomik yükselişimiz bölgede birlikte olmaktan geçer. Bir ülkenin fazla kalkınmasının tek başına bir anlamı yok, etrafındaki ekosistem aynı şekilde kalkınmamışsa bugün yaşadıklarımızı yaşarız. Ortadoğu'da yaşadıklarımızın sebebi budur. Dünyadaki büyümenin adil bir bölgesel dağılıma geçememiş olmasıdır. Refahın dağılımı adil olsaydı ne DEAŞ olurdu ne başka terör örgütleri olurdu. Onun için gelişmiş ülkelerin terörle mücadelede göz ardı ettiği bir şey var. Terörle mücadele sınırları kapatmakla olmaz veya terör risklerini etkisiz hale getirmekle de olmaz, bunlar geçici tedbirlerdir. Kalıcı tedbir, bölgeler arası refah farkının ortadan kaldırılması ve küresel barış ve kardeşliğin tesis edilmesidir."

Başbakan Yıldırım, gelecek yıllarda Türkiye'nin büyümede hız kesmeden devam edeceğini, reformları da gerçekleştirmeyi aynı şekilde sürdüreceğini belirterek, ekonomiye dair kararları alırken bunun bir kenara not edilmesini istedi.

Bu coğrafyanın ortak mirasçısının Türkiye ve Yunanistan olduğuna işaret eden Yıldırım, Yunan filozofu Heraklitos'un binlerce yıl önce Efes şehrinde "aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz", "değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" sözlerini aktardı.

Başbakan Yıldırım, son 15 yılda dünyada, bölgede, Türkiye'de çok şeyin değiştiğine şahit olduklarını vurgulayarak, "Bir örnek vermem belki yeterlidir, 15 yıl önce nüfusumuz 66 milyondu, şimdi iki ay sonra yıl tamamlanıyor, 81 milyonun üzerine çıkıyoruz. 15 yılda 15 milyon daha fazla vatandaşımız var. Yurt dışında yaşayanları, mülteci misafirleri saymıyorum. Bunları üst üste koyduğumuz zaman 90 milyondan bahsediyoruz. 15 milyon ne demek, Bosna Hersek, Hırvatistan, Sırbistan'ın toplam nüfusu demek. 3 ülke kadar Türkiye 15 yılda nüfusunu artırmış. Bu nüfusa iş bulacaksınız, bunlara gelecek hayali, ümidi vereceksiniz" diye konuştu.

"KADIN İSTİHDAMI ARTIYOR"

Küresel krize rağmen Türkiye'nin son 10 yılda ortalama her yıl 950 bin vatandaşına iş bulduğunu anlatan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu sene bulduğumuz, ürettiğimiz istihdam 1 milyon 150 bini geçmiş. Ama genç ve dinamik bir nüfusumuz var, dolayısıyla istihdama katılan, özellikle de kadın istihdamı artıyor. Bundan da büyük bir memnuniyet duyuyoruz. 2002'de yüzde 21'ken şimdi yüzde 35'e çıkmış. Üniversitelerdemizdeki akademik personelin yüzde 54'ü kadınlardan oluşuyor. İşte gelişen Türkiye'nin en büyük göstergelerinden biri budur. Bir de hareketli nüfus var, mülteciler. Suriye başta olmak üzere, belli ülkelerde yaşanan iç savaş ve karışıklıklar insan akınıyla bizi yüzleşmek zorunda bıraktı. Biz şunu yapabilirdik, bazı ülkeler gibi 'bana ne kardeşim, ben kabul etmem.' Onları kaderine terk edebilirdik ama bu bizim geleneğimize de inancımıza da sığmaz, genlerimize de uymaz. Biz darda, zorda kalana her zaman yardım eden bir kültürün, medeniyetin evlatlarıyız. Bize yakışanı yaptık. Irak'ta, Suriye'de, misafir ettiğimiz bu kardeşlerimizin doğdukları, büyüdükleri, hatıralarının olduğu o ülkelere geri dönemlerini tabii ki arzu ediyoruz, onlar da bunu arzu ediyor. Nerede yaşarsanız yaşayın kendi vatanınızdan daha güzeli yoktur. Bülbülü altına kafese koymuşlar 'ille de vatanım ille de vatanım' demiş."

"YENİ BİR BÜYÜME VE GELİŞME DÖNEMİ OLACAK"

Başbakan Yıldırım, içinden geçilen değişim sürecinin değişime ayak uydurulmasını zorunlu hale getirdiğine işaret ederek, "16 Nisan'da aldığımız kararla, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle beraber yeni bir değişim, yeni bir reform, yeni bir büyüme ve gelişme dönemi olacaktır" diye konuştu.

"Zaman ekonomisinin" en iyi şekilde geliştiği bir döneme girildiğini bildiren Başbakan Yıldırım, bazen zamanın bir değer, bir para olduğunun unutulduğunu, kaybedilen paranın tekrar kazanabileceğini ama kaybedilen zamanın bir daha geri getirilemeceğini, onun için mutlaka zaman ekonomisine yoğunlaşılması gerektiğini vurguladı.

Bu yılının sonlarına gelindiğine değinen Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Olumlu ekonomik gelişmeler sonucunda Türkiye küresel ekonominin gündeminde var olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz 9 ayı hatırlayın. 2017'ye girerken uluslararası değerlendirme kuruluşları, IMF'si, Dünya Bankası, diğerleri, raiting kuruluşları art ardına Türkiye'ye darbe vurdular. 'İşte Türkiye'nin notu düştü, Türkiye yatırım yapılamaz hale geldi filan falan..' 2017'nin ikinci çeyreğinden itibaren de art ardına inandırıcılıklarını sorgulatmamak için Türkiye'nin tahminlerinin düzeltmeye başladılar. Bugüne kadar 3 düzeltme yapan oldu. Önce yüzde 2 büyüme dediler. Sonra yüzde 4 dediler. Sonra yüzde 5 ve üzeri olabilir dediler, gidiyor. Ancak şunu söylemem gerekir ki 3. çeyrekte Türkiye büyük bir ihtimalle G-20 içinde en fazla büyüyen ülke olacak. Belki dünyada da 3. çeyrek itibarıyla bir rekor yakalama ihtimalimiz var. Diğer taraftan gerek yüzde 28'e gerilemiş kamu borcunun güçlü finans sistemizle Türk ekonomisi önümüzdeki dönemde büyüme performansını sürüdürecek. Dış ticaret ve yatırımlarla büyüyen bir ekonomi Türkiye'nin orta ve uzun vadede maratonunun en büyük gücü haline gelecek. Burada da ihracat ve yatırım ön plana çıkacak. Yılın ilk yarısında yüzde 5,1 büyümenin 3,9 puanı yatırımlar ve ihracattan geliyor. Büyümenin kalitesinden bahsediyorum. Büyümenin kalitesi görüldüğü gibi 3'te 2'sinden fazlası yatırımlardan, ihracattan geliyor, tüketimden gelmiyor."

"ULUSLARARASI KURULUŞLAR SINIFTA KALDI"

Başbakan Yıldırım, 2017 başından itibaren bir ihracat seferberliği başlattıklarını, Eximbank'ın sermayesini 3 milyardan 10 milyara çıkardıklarını, bunun ihracatçı sayısı ve ihracat miktarının artması anlamına geldiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Sonuçlarını gördük.153,3 milyar dolar belirlemiştik, bu gidişle bunun üzerinde gerçekleşecek. Belki 156'yı da geçecek. Ortalama büyüme yüzde 8-10, dilimler halinde baktığımızda yüzde 14-15'e varan ihracatta büyüme gözlüyoruz. Uluslararası kuruluşlar bir kez daha Türkiye'nin büyüme tahminlerinde sınıfta kaldılar, tutturamadılar. Ama hükumet olarak biz de tutturamadık, ihracat hedefimiz yüzde 53'tü, yüzde 57 ile kapatacağız. Varsın bu yöndeki yanılmalar olsun. Aşağıya doğru yanılma olunca iyi değil de yukarıya doğru yanılmadan bir zarar gelmez."

"DÜNYADAKİ 10 MEGA PROJEDEN 6'SI TÜRKİYE'DE"

Yılın ilk 9 ayında yüzde 10,6 ihracatta ortalama artış olduğunu bildiren Yıldırım, şu bilgileri verdi:

"Ekim ayı rakamları da daha iyi gözükecek. Resmen açıklanınca ifade edelim. İhracat seferberliğimizin bu başarısı içimizden işçiden iş adamımıza kadar bütün ekonomi dünyamızın başarısıdır. Sadece mal ihracatında değil, hizmet ihracatında da önemli bir gelişme kaydettik, hızlandık. Dünyanın en büyük 250 müteahhitlik kurulu içinde 45 Türk firması var. Bu sayı ile Çin'in ardından ikinci sırada geliyoruz. Türkiye etrafındaki ateş çemberine, istikrarsızlıklara, küresel krize rağmen 2008'den bu tarafa dünyada 10 tane mega proje yapılmış. Adından söz ettirilen 10 projeden 6 tanesi Türkiye'de. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, İstanbul-İzmir Otoyolu, Marmaray, Avrasya Tüneli, dünyanın en büyük havalimanı, şimdi de Çanakkale Köprüsü. Diğerleri de var da bunları saymak istemiyorum. Hızlı trenler, bölünmüş yollar vesaire. Türkiye'nin kabiliyetini gösteren bir başka rakam da 2016 yılında müteahhitlik sektöründe proje hacminde dünya devleri Almanya ve Japonya'yı da geride bırakmış durumdayız. Turizm sektöründe ilk 8 ayda turist sayısında yüzde 26 artış var. Ancak 2015'in seviyesine henüz dönebilmiş değiliz. Ama süratle bu yönde gidiyoruz. Benzer şekilde THY kendi hizmet ihracatında küresel bir marka olma younda emin adımlarla ilerliyor."

"Yatırımlar tarafında da özelikle proje bazlı yatırım teşvik sitemi. Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum" diyen Başbakan Yıldırım, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

"Artık konfeksiyon usülü teşvikten ısmarlama usulü teşvike geçtik. Bir yatırımınız var, bu yatırım stratejik yatırım olarak değerlendirilebilir. Neye göre değerlendiriliyor? Oluşturacağı katma değer, ülkenin ekonomisine yapacağı katma değer, oluşturacağı mukayeseli üstünlük. Herkesin yaptığı iş değil. Yeni bir şey yapıyorsunuz. Hem ithalatınızı azaltacak bir farkı var, hem de ihracatınızın birim fiyatını artıracak bir katkısı var. İşte bu ve buna benzer yenilikçi, teknoloji yoğunluklu yatırımları özel stratejik yatırım sınıfına aldık. Bunlara ucu açık teşvikler veriyoruz. Bunu birkaç örneğini bugünlerde yaptık."

ntv