Albayrak, bugünün dünyasında yeni teknolojilerin ortaya çıkışı ve sürekli inovasyonla birlikte daha önce ulaşılamayan alanlarda üretimin artık mümkün olmasının ve yeni kaynakların doğuşunun, daha önce net enerji ithalatçısı konumdaki ülkeleri, bu alanda ihraçatcı durumuna getirdiğini anlattı.
Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında gerek arz güvenliği gerekse yerlileşme hedeflerine ulaşmak için oluşturdukları yol haritasında en önem verdikleri konunun sürdürülebilirlik olduğunu ifade eden Albayrak, ülke olarak karbon ayak izini azalttıklarını aktardı.
Albayrak, bu kapsamda 2016'da kurulu güce eklenen kapasitenin yüzde 55’ini yenilenebilir enerji kaynaklarının oluşturduğunu belirterek, "Bu yılın da 8 ayında devreye aldığımız enerji üretim tesislerimizin yüzde 64’ü yine yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik tesisleri oldu. Türkiye olarak devreye alınan rüzgar enerjisi kapasitesi büyüklüğüne göre 2016’da dünyada 7'inci, 2017’de ise Avrupa’da üçüncü ülke olduk. Türkiye’nin 2017 Ağustos sonu itibarıyla 81 bin 355 megavatlık kurulu gücünün 35 bin 874 megavatını, yani, kapasitesinin yüzde 44,8’ini yenilenebilir enerji kaynakları oluşturuyor. Bu oranın Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ortalaması ise yüzde 42 civarında." dedi.
Albayrak, 2016 rakamlarına göre AB'de üretilen toplam elektriğin yüzde 29’u yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanırken, Türkiye'nin bu alanda da AB'yi geride bırakarak, elektriğinin yüzde 33’ünü yenilenebilir kaynaklardan ürettiğine dikkati çekti.
10 YILDA 10'AR BİN GÜNEŞ VE RÜZGAR
Bu verilerin bile başlı başına Türkiye'nin ne kadar çevreyle barışık, sürdürülebilir ve iklim değişikliğiyle mücadelede örnek bir enerji üretim portföyüne sahip olduğunu gösterdiğini belirten Albayrak, "Ayrıca Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) modeli, Türkiye'nin temiz enerji yatırımlarına ne kadar önem verdiğini ortaya koyuyor. Gelecek 10 yıl içinde 10 bin megavat güneş ve 10 bin megavat rüzgar enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarının azami oranda enerji sepetine girişini sağlayacağız." ifadelerini kullandı.
YEKA modeliyle 10 yıl Ar-Ge yapma şartı da getirdiklerini aktaran Albayrak, "YEKA stratejimiz, Türkiye'nin sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadele alanında üstlendiği sorumluluğu ortaya koymaktadır. Rüzgar ve güneş ihalelerine dünyanın önde gelen şirketlerinin başvurması ve ortaya çıkan rekabetçi fiyatları, Türkiye'nin adımlarını ne kadar doğru attığını teyit ederken, Türk ekonomisine duyulan güvenin de en net resmi oldu." diye konuştu.
DOĞA DOSTU YERLİ KÖMÜR
Albayrak, yenilenebilir enerjinin yanında, yerli kömürün yeni nesil, doğa dostu, ileri teknolojiye sahip santrallerle ekonomiye kazandırılması için gereken her türlü yatırım altyapısını hazırladıklarını açıkladı.
Yeni nesil santrallerin emisyon değerlerinin AB tarafından belirlenen kriterlerin altında tutulacağını dile getiren Albayrak, şöyle devam etti:
"Böylece ekolojik denge ve hassasiyetlere zerre zarar vermeden, kaynaklarımız yüksek teknolojiyle milletimizin hizmetine sunulacak. Son 10 yılda enerji ve maden ithalat faturası yıllık ortalama 55 milyar dolar oldu. Eski nesil termik santrallerin ise tamamını çevreci ve bugünkü teknolojilerle dönüştüreceğiz. 2019’a kadar eski nesil termik santrallerde gereken tüm çevre yatırımları tamamlanacak ve bu santraller insan sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisi olmayan çevreyle uyumlu santraller haline getirilecek. Santralin ömrü, maliyeti var ama çevrenin maliyeti yok. Türkiye olarak, gelişmekte olan bir ülke olarak, elbette tüm yerli kaynaklarımızı enerji ihtiyacımızı karşılamak için azami ölçüde kullanacağız."
"KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL"
Albayrak, iklim değişikliğinin önlenmesi için Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü'ne taraf olan Türkiye'nin sözleşmeler kapsamındaki yükümlülüklerini en iyi şekilde yerine getirdiğini de bildirdi.
Bu sözleşmeler kapsamında, Türkiye'nin özel şartları çerçevesinde öncelikli sektörlerde uygulanacak sera gazı emisyon kontrolü ve uyum önlemlerinin belirlendiğini ifade eden Albayrak, "Enerji alanındaki karbondioksit salınımını azaltmak için Bakanlık olarak gerekli adımları hızla atıyoruz. Emisyon sınırlamasını, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma çabalarını olumsuz etkilemeyecek şekilde hayata geçiyoruz." dedi.
Bakan Albayrak, Paris İklim Zirvesi ile istenilen sonuçlara ulaşabilmesi için uygulamada hakkaniyet ilkesinin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede bütün yükün ülkelerin kapasiteleri oranında eşit dağıtılması elzemdir. 2015 Paris İklim Zirvesi’nde ortaya çıkan ve Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke olmasına rağmen, gelişmiş ülkeler arasında sayılması, bizim açımızdan kabul edilebilir değildir. Türkiye’nin dünyanın kirletilmesindeki sorumluluğuna bakıldığında bu daha net ortaya çıkacaktır. Zira Türkiye, dünyayı en az kirleten ülkeler arasında yer alırken, en fazla kirletenlerle aynı kategoride, aynı külfete tabi tutulmaktadır. 2017 rakamlarına göre, Türkiye'nin kişi başına düşen sera gazı salımı 6,07 ton karbondioksit eşdeğeri olmuştur. OECD ortalaması kişi başı 9,5 karbondioksit eşdeğer sera gazı salımı gerçekleşmiştir. Kişi başı sera gazı salınımında dünyada aynı sınıfta görüldüğümüz ülkelere bakacak olursak, Amerika Birleşik Devletleri 16,2 ton, Almanya 8,9 ton, Rusya 11,2 ton kişi başı sera gazı salımı ile dünyayı en fazla kirleten ülkelerin başında gelmektedir. Bu rakamlara baktığımızda, Türkiye nerde, bu ülkeler nerde?"
Yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlar, nükleer enerji dahil düşük emisyon yatırım ve teknolojilerine verdiği destek ve temiz kömür teknolojilerine dönüşümle Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilirlik alanında karşılaştırılan ülkelerin çok ötesinde bir hassasiyet sergilediğini vurgulayan Albayrak, "Bu tablo ortadayken, Türkiye’nin dünyayı en fazla kirleten ve bugün ortaya çıkmış olan gelecek için büyük tehdit oluşturan bu tablonun gerçek sorumluları ile aynı külfeti paylaşması ve bunun beklenmesi asla doğru olmayacaktır. Bugün Paris İklim Anlaşması üzerindeki tartışmaları, bu anlaşma içindeki ülkelerin statüsünün yeniden belirlenmesi, daha doğru bir sınıflandırma ve sorumluluk paylaşımıyla daha güçlü bir sinerji oluşturulması açısından önemli fırsat olarak görüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin yaklaşık 10 doğalgaz boru hattı projesi, ekonomi ve enerjideki büyümesiyle bölgedeki en önemli ülkelerden biri olduğunu dile getiren Albayrak, yabancı yatırım noktasında da bir başarı hikayesi ortaya konulduğunu sözlerine ekledi.
YORUMLAR